Utku BOLULU/İZMİR, (DHA)- TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Arif Ergin, 2013 yılı içinde ciddi bir algı yönetimi cenderesinden geçtiklerini söyledi. Kendisine yönelik "Adli analiz yapacak bilim adamı bırakmadılar" yönündeki eleştirilere yanıt veren Ergin, "Sanki TÜBİTAK'ın adli analiz yasal sorumluluğu varmış da sanki benim elimde sadece o analizi yapmak için orada duran bilim adamı havuzum varmış da kıyıma uğramışlar gibi yazıldı! Aslında TÜBİTAK içinde raporları verebilecek adam hiçbir zaman yoktu" dedi. TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Arif Ergin, İzmir Ticaret Odası'nın 2016 yılı son toplantısına konuk oldu. TÜBİTAK ve çalışmaarı hakkında bilgi verdi. Ergin, Ar-Ge projelerini desteklemede son 10 yılda önemli yol aldıklarını söyledi. 2000'li yıllarda 200-300 projede destek verilirken, 2015'te bu sayanın 15 bine çıktığını belirten Ergin, “Büyük çaplı 5 bin projeye desteğimiz var. Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 1.01'i Ar-Ge'ye harcandı. Avrupa ortalaması yüzde 3. Şu andaki sistemde eksikliğimiz yetki analizidir. Mühim olan sokaktaki adam Ar-Ge'den nasıl etkileniyor. Hayatımıza etkisi, milli gelirimize katkısı etki analizleriyle görülebilir" dedi. İzmir'de 2002-2015 yılları arasında üniversite ve Ak-Ge merkezli araştırma projelerine 295 milyon TL, teknolojiyle ilgili özel sektörün programlarına 231 milyon TL ve bilim insanlarını destekleme öğrenim programlarına 41.6 milyon TL destek verdiklerini söyledi. İzmir'in güzel pay aldığını, ancak etki değerlendirmesi yapılmadığı için bu desteğin ekonomik olarak ne kadar büyüme sağladığının tartılamadığını belirtti. Ergin ticari hayata geçişte destek eksiği olduğunu söyledi. Ergin, İTO üyeleri tarafından sorulan sorulara da yanıt verdi. TÜBİTAK'ın dünya çapında projeleri olup olmadığı sorusuna yanıt veren Ergin, dijital ortamda bilgilerin saklanması konusunda önemli çalışmaları olduğunu söyledi. Ergin, “Bilgim dahilinde kendi bilgi güvenliğini hazırlayan, kriptoloji alanında etkin 6 ülkeden biri Türkiye'dir. Savaş uçaklarında TÜBİTAK algoritmaları kullanılıyor. Yakın zamanda herkese verilecek çipli kimlik kartları konusundaki donanımı geliştiren üç ülkeden birisiyiz. Kamu ve özel sektördeki dijital imza uygulamasını gelişteren TÜBİTAK'dır. Daha pek çok konuda geliştirmiş olduğumuz programlar, projelar var" dedi. Yerli otomobil projesiyle ilgili bir soru üzerine bilgi veren Ergin, bir otomobili üretmek için 1 milyondan fazla fikri mülkiyet hakkı lisansı ödenmesi gerektiğini, geliştirdikleri elektronik batarya gibi projeleri üzerinde kullanmak ve zaman kazanmak için yapancı bir platformu satın aldıklarını söyledi. Ergin, “Böylece yüzbinlerce fikri mülkiyeti de satın almış olduk. Üzerinde yapacağımız oynamalarla, kendi elektronik batarya teknolojisini ekleyeceğiz. Pazarda bizim ürünlerimiz de varolacak. Fikir mülkiyetini alarak 10 yıl kazandık" dedi. "ALGI YÖNETİMİNİN BİR PARÇASIYDI" Ergin'e, TÜBİTAK'da paralel yapı operasyonu kapsamında ortaya çıkan kadrolaşma ve raporların kuruma yaptığı olumsuzlukla ilgili düşünceleri soruldu. Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu belirten Ergin, Türkiye'de kanunla belirlenmiş resmi analiz yapacak kurumlar olduğunu söyledi. Adli Tıp Kurumu, Jandarma Kriminal Dairesi, Emniyet Kriminal Dairesi'nin adını sayan Ergin, “Bunlar haricinde kimsenin tutup resmi analiz raporu hazırlaması mümkün değil. 2013 yılı içinde ciddi bir algı yönetimi cenderesinden geçtik. Bir yanılgımız var. Bilim ve teknoloji alanında ne varsa 'TÜBİTAK baksın' diyoruz. Balistik, adli incelemede kanunla belirlenmiş üç kurum var. Üniversitelerde de bilim ve teknoloji konusunda uzman insan birikimi var" dedi. Görüntü teknolojisiyle ilgili örnek veren Ergin, "Görüntü netleştirmesi ile ilgili bir teknoloji. TÜBİTAK Bilgem'de geliştirilmiş. Falanca görüntüdeki kişinin kimliğini tespit edin diye analiz yapamayız. Çünkü biz cihazı yapan kişiyiz. Bu Samsung'a gidip, bu telefondaki konuşan kişileri ilet demek gibi bir şey" dedi. TÜBİTAK'tan üç kişinin yurtdışına kaçtığı şeklindeki haberlerin de kendisini üzdüğünü söyleyen Ergin, "Önceki yıl bu tür yanlış işlemleri yapanları tespit edip gereken adli işlemi başlatmıştık. Yanlış davranışlarından dolayı 2014'te kurumdan ihraç edilmişlerdi. Hala TÜBİTAK'da çalışıyorlaşmış gibi lanse ediliyor. Daha sonra ise 'TÜBİTAK içinde adli analiz yapabilecek bilim adamı bırakmadılar' dendi. Sanki TÜBİTAK'ın adli analiz yasal sorumluluğu varmış da sanki benim elimde sadece o analizi yapmak için orada duran bilim adamı havuzum varmış da kıyıma uğramışlar gibi! Aslında TÜBİTAK içinde bu raporları verebilecek adam hiçbir zaman yoktu. Çünkü biz teknoloji geliştirdik. Telefonu yaptık. Oradaki konuşmayı yapmadık. Bu algı yönetiminin bir parçası. TÜBİTAK'ta yanlış işler yapılmaması için gayretlerim maksimim düzeyde" dedi.