Atilla ATMACA/EREĞLİ (Konya), (DHA) - IRAK’ta stadyum inşaatında çalışırken kaçırılan ve 28 gün sonra kurtarılan 16 işçi arasında bulunan 40 yaşındaki Mehmet Uzun, Konya'nın Ereğli İlçesi’ndeki ailesine kavuştu. Evli ve 2 çocuk babası Mehmet Uzun, yaşadığı olayı anlatırken, "Biz araçların içerisinde otururken üzerimize beyaz çarşaf attılar. O çarşafı attıklarında çok korktum. Bizi keseceklerini veya vuracaklarını düşündüm" dedi. Irak'ın başkenti Bağdat'ın Sadr Şehri semtinde stadyum inşaatında çalışan 18 Türk işçi, 2 Eylül 2015 tarihinde askeri üniforma giyen maskeli kişilerce kaçırıldı. İşçilerden 2’si yaklaşık 14 gün, diğer işçiler ise 28 gün sonra özgürlüklerine kavuştu. Irak'ta 28 gün alıkonulduktan sonra serbest bırakılan Türk işçilerden Mehmet Uzun Konya’nın Ereğli İlçesi’ndeki ailesine kavuştu. Özel uçak 'Ana' ile Ankara'ya getirilen ve burada Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a konuk olduktan sonra memleketine gelen Uzun, yaşadıklarını anlattı. "ÜZERİMİZE BEYAZ ÇARŞAF ATINCA KESECEKLERİNİ DÜŞÜNDÜM" Şantiyede gece 02.30 sıralarında büyük bir gürültüyle uyandığını ifade eden Uzun, yaşadığı dehşeti şöyle anlattı: "Kapıyı açtığımda karşımda maskeli askerleri gördüm ve çok korktum. Bizleri arabalara götürdüler ve oturttular. Diğer arkadaşlarımı da getirdiler. Bizi nereye götürdüklerini göremedik. Bir saatlik yoldan sonra durduk. Biz araçların içerisinde otururken üzerimize beyaz çarşaf attılar. O çarşafı attıklarında çok korktum. Bizi keseceklerini veya vuracaklarını düşündüm. 10 dakika bekledikten sonra yeniden hareket ettik. Durduğumuz yerde bizi başka bir guruba teslim etmişler." "ARKADAŞLARIMIN GÖZLERİ BAĞLI ELLERİ KELEPÇELİYDİ" Yaklaşık yarım saat daha yola devam ettiklerini anlatan Uzun, şunları söyledi: "Yine durduk ve bizi indirdiler. Bir eve götürdüler. Benim gözlerim açıktı. İçeriye girdiğimde diğer arkadaşlarımı da gördüm. Hepsinin gözleri kapalı ve elleri kelepçeliydi. Daha sonra benim de gözlerimi bağlayıp ellerimi kelepçelediler. O şekilde yaklaşık 15-20 dakika bekledik. Ardından bizi kaçıranlardan biri, ‘Siz bizim kötü misafirimizsiniz. Ama şuanda bir şey yapmayacağız’ dedi. 2 gün orada kaldık. Bizim fotoğraflarımızı çektiler. Sizi araştırıp ona göre size davranacağız dediler. Kaçırıldığımızın üçüncü günü ‘Siz bizim için kötü misafir değilsiniz’ dediler. Kamerayla görüntü çekildikten sonra serbest bırakılacağımızı söylediler ve gözlerimizi bağlayıp ellerimizi kelepçeledikten sonra bizi başka bir yere götürdüler. Videoya çektiler. Ama serbest bırakmadılar." İSTANBUL’DA OLAY ÇIKMIŞ YALANI Sürekli yer değiştirdiklerini anlatan Uzun, "Kurban Bayramı’nın ilk günü yeni bir kamera kaydı yaptıktan sonra ikinci gün serbest bırakılacağımızı söylediler. Arapça bilen bir arkadaşımıza kamera karşısında bazı yazılar okuttular. Bayramın ikinci günü serbest bırakılmayı beklerken bir asker geldi ve ‘İstanbul’da Cuma günü caminin birinde bomba patladı. 250 kişi öldü. Ülkeye hava giriş çıkışları yasaklandı. Sizi 3-5 gün daha misafir edeceğiz’ dedi. Asker bunu söyledikten sonra tüm umudumuzu yitirdik. Artık geri dönemeyeceğimizi düşündük." NASIL NAMAZ KILDIKLARINA BAKTILAR Kaçırıldıklarının 28’inci günü bir eve götürüldüklerini ve tek tek akşam namazı kıldırıldıklarını anlatan Uzun, şöyle konuştu: "Meğer bizi namaz kılmayı bilip bilmediğimizi kontrol ediyorlarmış. Hepimiz tek tek namazlarımızı kıldık. Ondan sonra bize teşekkür ettiler. Banyo yapmamızı sağlıdalar ve temiz kıyafetler verdiler. 28’inci günün sabahına karşı saat 04.00 sıralarında gözlerimizi bağlayıp ve kelepçe takmadan bizi evden çıkardılar. Arabalara bindirdiler. Yaklaşık bir saat yol gittikten sonra durduk ve hemen araçtan inip yol kenarına çökmemizi istediler. 10 dakika sonra bir arabanın gelip bizi alacağını söylediler. Biz beklemeye başladık ve gelen olmadı. Hava aydınlandı ve kimse gelmedi." TAKSİCİNİN YARDIMIYLA Kendilerini almak için kimsenin gelmemesi üzerine çalıların arasına gizlenerek beklemeye başladıklarını belirten Uzun, "Arapça ve İngilizce bilen iki arkadaşımız yoldan aracıyla geçen birini durdurup cep telefonu aracılığıyla yetkililere ulaşmak için yol kenarına çıktı ve beklemeye başladı. Bir taksiciyi durdurmuşlar ama cep telefonunda kontör olmadığı için arama imkanı bulamışlar. Bunun üzerine kontör alabilmek için 10 kilometre ilerideki bir kasabaya gitmişler. Yaklaşık 2 saat geçmesine rağmen arkadaşlarımızın gelmemesi üzerine hayatlarından endişe etmeye başladık. Ama arkadaşlarımız telefon aracılığıyla Bağdat Konsolosluğuna ulaşmış ve oradan gelenler bizi bulunduğumuz yerden aldılar" dedi. "KİMİN KAÇIRDIĞINI BİLMİYORUZ" Kim tarafından kaçırıldıklarını bilmediklerini ifade eden Mehmet Uzun, "Hangi örgüt olduğunu öğrenemedik. Ama öğrendiğimiz kadarıyla asker kaçırmış ve Hizbullah’a teslim etmiş. Ama yine de tam olarak bizi hangi örgütün kaçırdığını bilmiyoruz. Kaçırılma nedeni de Türkiye’nin Suriye ve Irak sınır kapılarını açması olarak gösteriliyor^diye konuştu. "BİR DAHA GİTMEYECEĞİM" Kaçıran kişilerin kendilerine çok iyi davrandığını da belirten Mehmet Uzun, işkence görmediklerini de söyledi. Daha önce Erbil’de 8 yıl çalıştığını ve Bağdat’a gittiği 20’inci günde başına böyle bir olay geldiğini de belirten Uzun, bir daha çalışmak için Arap ülkelerine gitmek istemediğini vurguladı. "KORKU İÇİNDE BEKLEDİK" Eşinin kaçırıldığı haberini aldıktan sonra büyük panik ve korku yaşadıklarını ifade eden 39 yaşındaki Nihal Uzun da "Çaresiz bir şekilde bekledik. Yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Gidip alıp gelebilme gibi bir durum da yoktu. Beklemek zorundaydık. Eşimin kaçırıldığını çocuklarımdan 10 gün sakladım, söyleyemedim. Ama gelen yakınlarımız ve sürekli televizyonu takip etmemizden dolayı durumu anladılar. Sonunda büyük kızıma söyledim" dedi.