FAHRİ DOKTORA UNVANI VERİLDİ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, helikopterden indikten sonra Uludağ Üniversitesi Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde düzenlenen 'Türkiye’nin insani yardım diplomasisi ve İnsani yardım politikası' konulu panele katıldı. Moderatörlüğünü Rektör Yardımcısı Prof. Tevfik Yücedoğru’nun yaptığı panele konuşmacı olarak katılan Doç.Dr. Ferhat Pirinççi, Doç.Dr. Mehmet Zahit Soğancı Türkiye’nin insani yardımlarını anlattı. Panelin sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 'Uluslararası ilişkiler alanında fahri doktora' unvanı verildi. Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Yusuf Ulcay, 17 Aralık 2015 tarihinde toplanan Uludağ Üniversitesi Senatosu’nun Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulu’nun teklifiyle "İnsani diplomasi ve insani yardım alanlarında Türkiye’nin yakın coğrafyasını ötesine geçerek ırk, din, dil gibi herhangi bir kriter gözetmeksizin içten samimi ve sistemli bir şekilde ikili bölgesel ve küresel düzeyde öncülük ettiği girişimler politikalar ve oluşturduğu farkındalıkları Türkiye’nin uluslararası konumunun güçlenmesine küresel düzeyde tanıtımına ve dünya barışına katkılarından dolayı" oybirliği ile uluslararası ilişkiler alanında fahri doktora unvanına verildiğini söyledi. Prof.Dr. Yusuf Ulcay tarafından fahri doktora beraatı sunulan Erdoğan, doktora cüppesini Prof.Dr Ulcay’dan alarak koruma görevlisi yardımıyla giydi. Fahri doktora cüppesiyle kürsüye çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, fahri doktora unvanı için rektör ve üniversite yönetimine, senatosuna teşekkür etti. Erdoğan, "Bu şerefli payeyi hayatım boyunca büyük bir iftiharla taşıyacağımı özellikle ifade etmek istiyorum" dedi. "ANADOLU BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR VİCDANIMIZ VAR" Panelistlerin konuşmalarında Türkiye’nin insani yardımları konusunda ufuk açan konulara değindiklerini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: "Türkiye’nin son 13 yılda kat ettiği mesafenin ne şekilde görüldüğü alanlardan birisi insani yardımlardır. Hiçbir ülke ile mukayese edilmez. 2002’den önce alan el durumunda olan bir Türkiye’den hamdolsun veren el konumuna yükselen bir Türkiye’ye ulaştık. 5 kıta 140 ülkeye yardım yapıyoruz. Müslüman’dır Müslüman değildir ona bakmıyoruz. Türkiye, 2014 yılı itibarıyla 4.5 milyar dolar yardımla dünyanın en cömert üçüncü ülkesi olmuştur. Bunu gayri safi milli hasalıya oranla ifade edecek olursak, o zaman ülkemiz yardımlarını en fazla arttıran ülke olmuştur dünyada. Bizim petrol kuyularımız yok, doğalgaz rezervlerimiz, yer altı zenginliklerimiz yok ama Anadolu büyüklüğünde bir vicdanımız var." Türkiye'nin Suriye ve Irak’taki şiddetten kaçarak canlarını kurmak için ülkemize sığınan 2.5 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığını ifade eden Erdoğan şöyle devam etti: "Bunu insani vicdani ve bir de tabi Ensar ruhuyla yapıyoruz. Bu misafirlerimiz için bugüne kadar yaptığımız harcamalar 9 milyar dolar biz şu ana kadar destek verdik. Bunun içindeki rakam yabancılardan bize gelen destek 417 milyon dolardır. Dünya küre olarak var, ama vicdan olarak yok. Etrafımızı saran ateş çemberine komşularımızdaki istikrarsızlık ve çatışma ortamına rağmen hem ekonomimizi hem de merhametimizi insanlığımızı büyüterek biz oraya taşıdık. Zira biz öyle bir medeniyetin mensuplarıyız ki biz paylaşmanın kıymetini biliyoruz. Ve biz bir merhamet medeniyetinin mensupları olarak bu adımları atıyoruz. Bizim insanımızın idrakinde zerreden küreye tüm varlığa tek bir nazarla bakmak gönüller yapmak, karıncayı dahi incitmemek vardır. Bizim ecdat mezarlıklarımız ve şehitliklerimiz insan ve vicdan odaklı dış politikalarımızın tabii sınırlarını çizer. Biz şu anda dünyanın dört bir yanında mezarlıklarımızı ihya ve inşa etmenin gayreti içindeyiz. Bunlara birileri hiç değer vermeyebilir ve vermez de ama onlar bizim için birer hedef noktadır. Eğer bizim ecdadımız ta oralara kadar gitmiş şehit düşmüşse onları yeniden ayağa kaldırmak bize bir hedeftir. Bunu bir kenara itmek çok ciddi bir yanlıştır. İnsani diplomasi teorik bir çabanın değil, milletçe sahip olduğumuz işte bu değerler manzumesinin neticesi olarak ortaya çıkmıştır. İhtiyacı olana ırk, dil, mezhep ayrımı yapmaksızın el uzatma bizim milli kültürümüzün özünde vardır. Şu büyük bir gururla belirtmek isterim ki Türkiye karşılık beklemeden vermeyi şefkat merhamet ve iyiliği kurumlaştırmış bir ülkedir. Hamdolsun zira acının rengi, ırkı dili dini yoktur." DUYGULANDI Erdoğan, dünyamızda yaşanan pek sorunun temelinde maddi imkan kıtlığı değil, merhamet ve empati eksikliği olduğunu vurgulayarak, bir çok kuruluş ve sivil toplum örgütleriyle dünyanın en ücra köşelerindeki kanayan yaralarına merhem olmaya çalıştıklarını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti: "Zaman zaman bize, 'Suriye, Filistin, Irak, Afganistan, Libya, Balkanlar Somali, Myammar, yahu siz neden buralarla bu kadar ilgileniyorsunuz?' diyenler var. Bunu bize soranlar var. Bataklık olarak tarif ettikleri Ortadoğu'da ne işimizin olduğunu sorgulayanlar var. Bize bunu soranlara asıl biz şunu sormak zorundayız. Aksi mümkün mü?, Daha yüz yıl öncesine kadar birlikte yaşadığımız insanlara cetvelle çizilen sınırları engel görüp, sırtımızı nasıl dönebiliriz. Biz güneyimizin en batısından doğuya ta Bağdat’a oralara kadar ecdadımız buralarda yaşamadı mı buralara eserlerini dikmedi. Eserlerini inşa etmedi mi oraları bugün gezdiğiniz zaman orada eserleri görürsünüz. Geçen hafta basına yansıyan Suriyeli bir yavrunun ciğerlerimi adeta dağlayan gözlerimi yaşartan o yazdığı yürek parçalayıcı vasiyeti eminim hepiniz okumuş ya da duymuşsunuzdur. Çok farklı bir şeydi (Burada duygulanarak sesi titredi): 'Ey ölüm meleği acele et ki cennete yemek yiyeyim.' Bu feryada eğer nasır bağlamamışsa hangi vicdan dayanır? Bir yavru bunu söyleyecek şuura idrake sahip. Çocukların o küçük bedenleri açlık gibi ölüm gibi savaş ağır yükleri nasıl taşır. Akdeniz’i bir mülteci mezarlığına çeviren çaresizliğe kim gözlerini kapatabilir? Biz tarihimiz oyunca güçlü olduğumuz dönemlerde zayıflara mazlumlara ihtiyaç sahiplerine her daim el uzattık. İhtiyacımız olduğunda da dost ve kardeşlerimizden yardım gördük. Son olarak istiklal harbimiz bunun en çanlı örnekleriyle doludur. Uluslar arası ilişkilerde belli ülkelerden gelen süflelere göre yön değiştirmek neme lazım demek çok kolaydır. Esas mesele insanı merkeze alan ilkeli tutarlı ve vicdani bir politikayı tüm zorluklarına rağmen devam ettirebilmektir. Büyük devlet ancak böyle olur." ÇANTALARINDAN SOPALAR ÇIKTI Üniversitelere yatırımlar ve öğrenci burslarının arttırılmasını da anlatan Erdoğan, gençlerden vakitlerini heba etmemelerini istedi. Cumuhurbaşkanı Erdoğan, "Geçenlerde ekranda izledim çok üzüldüm. Yazıktır. Baktım bazı öğrencilerimiz, kız erkek sırtlarındaki çantalarından sopaları çıkartıp arkadaşlarına dağıtıyorlar. Beklerdim ki onlar oradan kitabını çıkarsın arkadaşına onu versin. Onu paylaşsın. Talebeye yakışan budur. Bunu yapmamız lazım. Ve bizim muasır medeniyetlerin sevyesine çıkmamız için bu adımları atmamız lazım. Geçmişte olduğu gibi sizin enerjinizi heyecanınızı istismar etmek isteyenler olabilir. Teröre terör örgütlerine methiyeler dizen şiddete özenen kimi marjinal örgütlerin sizleri esir almasına lütfen fırsat vermeyin. Bizim arzu ettiğimiz özlemini duyduğumuz gençlik, meselerini kavgayla yakıp yıkmayla farklı görüşü sindirerek, halletmeye çalışanlar değil, şiddetle arazsına mesafe koyan kalemin ve sözün gücüne inanan gençliktir. Bunu bulmamız lazım" dedi. Erdoğan, paneldeki konuşmasının ardından Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay’ı makamında ziyaret etti. Erdoğan’ın Uludağ üniversitesi Görükle Kampusu’ne gelişi öncesi geniş güvenlik önlemleri alındı. Bu arada, güvenlik amacıyla aralarında Türkiye Gençlik Birliği üyelerinin de bulunduğu 9 kişi gözaltına alındı.