Ülkelerin kurulmasının ana temelini dil,din ve onların ortak sembolü olan bayrak belirler.
Yani 17. yüzyıldan sonra kurulan ulus devletler genellikle bu üç unsurun etrafında kümelenerek devlet kurmuşlardır.
Bu üç yapının içinde farklı dinler,farklı diller elbette olmuştur, azınlık olarak ya asimile olmuştur ya da baskıyla yok edilmiştir.
Kabul edelimki bir ulus devlet kurduk, bu ulus devletin bir hazinesi var ve bu hazinenin en büyük değerleride din,dil ve bayrak.
Yani herkesin eşit mesafede olduğu fakat bunlar benim malımdır diye özelleştiremeyeceği unsurlardır.
Uluslar bu değerleri ne zaman kullanır, dilini, yaşamını kolaylaştırmak ve sosyalleşmek için kullanır ve de kendini geliştirecek eğitim alanında kullanır.
Dinini bu dünyanın ağırlaşan sorunlarında mutsuzluğunda veya mutluluğunda sığınabileceği bir liman ve tanrıyla kendi arasında oluşturduğu kutsal saygı değer bir alan olarak kullanır.
Buradada hiç kimse ''bu din benimdir'' deme şansı yoktur, çünkü inancına göre tanrı karşısında herkesin bireysel sorumluluk içinde sığındığı kutsal bir liman ve ortak bir limandır.
Bayrakta aynen dil ve din gibi hiç kimsenin tek başına ''benimdir, ben bayrağım sahibiyim'' deme şansının olmadığı ortak bir değerdir.
Bundan dolayı bayrakta hazinenin kutsalı ve hiç bir kişinin kullanacağı bireysel bir alan olmadığı gibi, ortak hazinenin,devletin tek sahibi olduğu bir değerdir.
O halde ulus devlet kurulurken ve devam ederken neden bir kişi veya bir parti ''Bu bayrak benim veya bu din, bu dil benimdir'' diye bir siyasi partinin malıymış gibi kullanabiliyor.
Çünkü ulus devlet kurulurken, devlet ilelebet yaşatılacaktır derken ortak değer olan bu üç değeri ortak kullanacağı bu değerler bizim ortak hazinemizdir derken, nasıl oluyorda bir parti ulusun ortak değeri olan bu üç hazine malını ''benim malımdır'' diyerek kullanabiliyor.
Bundan dolayı yıllar boyunca deneyerek, bedeller ödenerek ortak değerlerin, siyasetin, derneğin ve bir partinin kullanmasının ağır bedellerinin olduğunu gördük.
Bundan dolayı bir tane yurttaş özelinde, ambleminde, sosyal medya tanıtıcı logolarında bayrağı,dini ve de dili kullanıyorsa ben onlara sürekli sığ kültür sahibi,cehalete yakın insanlar olarak gördüm.
Çünkü ulusun ortak değerini,hazinesini ulustan izinsiz kullanması gibi gördüm.
Yıllardır her türlü maçta yani dar bir kitlenin seyrettiği dar bir kitlenin sempati duyduğu maçlarda, toplantılarda sürekli istiklal marşı söylenmeside bana doğru gelmiyor.
En başta söylediğim gibi hazinenin malı olan yani ortak değer dediğimiz kutsalları sürekli olarak, olduk olmadık yerlerde kullanıyorsanız, o değeri yıpratıp erozyona uğratırsınız.
Üstelik sürekli her yerde istiklal marşı okutarak istiklal marşının değerliliğini yok edersiniz.
Her gün duyduğumuz, her yerde kullandığımız istiklal marşını ezbere okuyan nüfus %10' u geçmez.
Hani her gün, her yerde, herkesin sürekli istklal marşını dinlemesine rağmen neden ezbere bilmiyor?
Her gün, her yerde duyurduğunuz,kullandığınız için o değerlerin erozyona uğramasından ve değersizleştirilmesindendir.
Aynı şey din içinde bayrak içinde geçerlidir.
Din son yirmi yılda bir siyasi partinin tepe tepe kullandığı bir alan olduğu için kutsiyeti yok edildi ve de insanların dine olan saygısı azaldı.
Yani sen dini ''benim malım'' diye özelleştirdiğin zaman onu yüceltmiyorsun, yıpratıyorsun yok ediyorsun.
Aynı şey bayrak için geçerlidir ortak değer diye hazine içinde tutman gereken bir değer olarak korumadan, her yerde kullanmaya başlarsan mitinglerde,maçlarda bayrağın yerde olduğunu ve de dindarım diyenlerin bayrak refleksi, çok kullanılmaktan dolayı seccade görevi görecektir.
Bütün bunlardan sonra artık istiklal marşı her maçta, her toplantıda ve her yerde okunmaktan çıkarılmalı değerli hazinedeki yerini tekrar almalıdır.
Gene bayrak bir takım abuk, sabuk siyasi yapıların özelinden kurtulmalı, yıpratılmasını önleyip hazinedeki yerine geriye konulmalıdır.
Dinin yıprandığı insanların dinden uzaklaştığı son dönemde, din herkesin ortak değeridir diyerek kutsal hazinedeki yerine geri dönmelidir.
Bundan dolayı din,bayrak ve dil bir siyasi partinin bir derneğin veya abuk sabuk siyasi akımların oyuncağı olmaktan çıkarılmalıdır.
Bu yapılmadığı takdirde ulus devletlerin yaşaması mümkün değildir.
Er geç böyle bir ulus devlet, bu anlayışlada yıkılmaya, yok olmaya mahkumdur.
Bu yazıyı yazmam bir ulus devlet savunuculuğu veya milliyetçi bir bakış açısından kaynaklanan bir refleksle yazılmış bir yazı değildir.
Sadece ülkenin kutsal değerlerinin pespaye yapıların elinde nasılda yok olduğuna, yıprandığına vurgu yapmak içindir.