Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı. Sokak hayvanları tartışması, muhalefet belediyelerine SGK borcu baskını ve vatandaşın geçim sıkıntısı BTP liderinin gündemindeki konulardı.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, kişisel Youtube kanalında şu değerlendirmelerde bulundu;

“Hükümetin iş yapma biçimi sürekli kriz çıkarmaya dayalı”

“Sokak hayvanlarının varlığının kanunla bir bağlantılı bir durumu mu var? Bunların sayısı artıyor, bunlar insanlara saldırıyor ama şöyle muamele… Kanuna bağlı bir durum mu, hayır. Dolayısıyla bunu çok fazla siyasi gündem haline getirmeden belediyeler vasıtasıyla, kendi iç işlerin vasıtasıyla bir canilik de ortaya koymadan çözebilir ama hükümetin iş yapma biçimi sürekli bir kriz çıkarmaya dayalı olduğu için bu konuyu da Türkiye'nin bir krizi haline getirdiler. Bu konuyu da insanların gündemine getirip belki de ekonomik gündemi unutturmak, belki de dış politikayı unutturmak veya başka bir şeyi unutturmak istiyorlar.

“Kıbrıs'ta hangi limanları yabancılara peşkeş çektin?”

Şimdi gidiyorlar Kıbrıs'ta boy gösteriyorlar değil mi yani geldik. Kıbrıs Barış Harekatının yıldönümünde biz bunu yapıyoruz, hükümet bunu gösteriyor. Peki Kıbrıs'ta hangi limanları yabancılara peşkeş çektin? Rahmetli Rauf Denktaş Türkiye'ye gelip, ‘Bu Annan Planı kötüdür’ dediğinde, ‘Sen git Kendi memleketinde konuş, burada propaganda yapma’ diyen kimdi? Bunu diyen yine Erdoğan'dı, yine bu hükümetti. Dolayısıyla bu tip suni gündemlerle aslında önemli gündemleri unutturan ve kendi gemisini yüzdüren, kendi işini çözen bir iktidar gözlemliyoruz.

“Sırf muhalefet belediyesi diye üzerine gidersen vatandaşın sırtına yeni yük yüklersin”

Bu da aynı şekilde kriz haline geldi. Belediyenin SGK'ya olan borcunu zorla tahsil edeceksin. Belediyenin gelir kalemleri neler? Belediyenin gelir kalemi çöp vergisi, tabela vergisi, şu vergisi bu vergisi vs. Belediye kamu kuruluşu ve kamudan gelir elde edip bu gelirle birlikte hizmet sunmaya çalışan, istihdam oluşturmaya çalışan bir kurumdan bahsediyoruz. Belediyenin SGK borcunu savunacak değilim tabii ki ödesin, herkes ödesin ama sen kendi belediyene sağladığın imkanları sağlamayıp sırf muhalefet belediyesi diye üstüne gitmeye çalıştığında aslında vatandaşın sırtına bir yük daha yüklemiş oluyorsun.

“Erdoğan’ın hangi sorumluluğu var?”

Meseleye başka açıdan baktığın zaman şöyle bir durum var;  mesela Erdoğan, ‘Bizim sırtımızda küfe var, onların sırtında küfe yok rahat rahat konuşuyorlar’ diyor. Emekli maaşları artsın, asgari ücret artsın, vatandaşın geliri artsın, vergiler düşsün falan filan dendiği zaman ‘Bizim sorumluluğumuz var. Biz bunlarla uğraşıyoruz, sizin sorumluluğunuz yok rahat rahat konuşuyorsunuz’ diyor. Efendim bizim sorumluluğumuz var da senin ne sorumluluğun var?

“Yetki sende ceremesini ben çekiyorum”

Türkiye'de asgari ücret 3 bin lirayken de,  10 bin lirayken de,  17 bin lirayken de insanlar geçinemiyor ama sen saray yapıyordun. Türkiye'de insanlar geçinemediği halde hükümet yetkilileri özel uçaklarla geziyor. Türkiye'de insanlar geçinemediği halde hükümet yetkilileri yandaşlarına yine ihale dağıtıyor yani Türkiye'deki ekonomik problemin ceremesini vatandaş çekiyor. Sen hiç yöneticilerin, ülkeyi yöneten sınıfın bir ekonomik kriz yaşadığını mesela ülkeyi yöneten insanların, iktidar sahiplerinin, ‘Bu ay kredi kartımı ödeyemedim, kiramı ödeyemedim, faturaları ödeyemedim’ dediğini duydun mu? Onların hiç böyle dertleri yok. Niye acaba hep vatandaşın böyle dertleri var da, ülkeyi yöneten kendi tabirleriyle sırtında Küfe olan, sorumluluk sahibi olan insanların hatta çoluk çocuklarının, hatta torunlarının, hatta torunlarının torunlarının hiçbir sorumluluğu olmuyor, hiçbir problemi olmuyor yani sorumluluk sende ama cezasını ben çekiyorum, yetki sende ceremesini ben çekiyorum.

Edirne Keşan'da AK Gençlik'te Vural güven tazeledi Edirne Keşan'da AK Gençlik'te Vural güven tazeledi

“SGK aslında astronomik paralar alıyor, gereksiz paralar alıyor”

Ben belediyenin SGK borcu ile ilgilenmiyorum, ben esnaftan ne kadar çok vergi aldığıyla ilgileniyorum. Bu kadar sigorta primi olabilir mi. 17 bin lirayı zar zor veren bir işletme ki o 17 bin lira işçiye de çok az para ama işletmeye büyük para.  Aslında 17 bin liranın maliyeti 25 bin lira yani adam gidiyor 2.5 bin lira para harcıyor bunun 17 bin lirası işçinin eline geçiyor. SGK 7- 8 bin lira prim alıyor. Maaşlar yükseldikçe primler yükseliyor sonra diyorsun ki ‘Türkiye'de asgari ücretli şu kadar insan var’.  Doğru, çünkü millet mecburen asgari ücretli çalıştırıyor, o kadar yüksek primler var ki asgari ücretin üstünde işçi çalıştırıp asgari ücretli gösteren belki milyon tane insan var Türkiye'de, gerçekleri masaya yatıralım. Bunu keyfinden mi yapıyor, normalde yüksek gösterip gider oluşturacak aslında işletmeye kârı var ama yapamıyor çünkü bu sefer primler çok yükseliyor. SGK aslında astronomik paralar alıyor, gereksiz paralar alıyor. Bu yüzden bir sürü kaçağa maruz kalıyor, kaçağa maruz kaldığı için, ‘Biz para alamıyoruz, emekliye para veremedik’ diyor. Dengeli bir şey yap, insanların ödeyebileceği oranlarda rakamlarda bir şeyler koy ortaya hem insanlar bunu düzgünce ödesinler,  hem de sen ‘İyi para topladım, bununla birlikte emekliye para dağıtayım’ de. Bu ticari bir bilinç işi ama bu ticari bilinç ne yazık ki bizi yönetenlerde yok.

“Şeyh uçmaz THY'ye uçurur”

Bakıyorsun bir yandan emekliye maaş veremeyen, asgari ücreti artıramayan hükümet yetkilileri yönettikleri şirketlerle birlikte bir sürü yandaşlara, cemaatlere, şunlara bunlara paralar akıtıyor. Yeni bir haber çıktı,  Türk Hava Yolları (THY) birkaç cemaate hibelerde bulunmuş, sadece bir tanesine 500 bin dolarlık bilet vermiş, bileti hibe yapmış. Türk Hava Yolları hükümetin tamamen kontrolündeki kurum. Biz bu cemaat erbaplarının uçtuğunu falan biliyorduk hani THY’ye ne ihtiyaçları var? Şu slogan geldi aklıma; Şeyh uçmaz THY'ye uçurur.

“Para yandaşa gani, vatandaşa yok”

Mesele yanındakine,  kendisine oy devşirecek olana, kendisine menfaat getirecek olana, parsayı paylaştıracağı insanlara sıra geldiği zaman para gani ama mesele vatandaşa, toplumun küçük yapı birimlerine, gençlere vs. geldiğinde paramız yok, iş buna dönüşüyor.  Şunu gerçekten sorgulamak lazım; Türkiye’de ekonomik problemlerin ceremesini niye hep vatandaş çekiyor. Vatandaşa hep, ‘Kemer sık’ diyorlar. Vatandaş kemer sıkarken ne yapıyorsun? Sen vatandaş kemer sıkarken uçak almaya devam ediyorsun, saray yapmaya devam ediyorsun, bir yurt dışı ziyaretine giderken yüzlerce gazeteciyi, bilmem neciyi yanından götürmeye devam ediyorsun, milyarlarca lira güvenlik harcaması, milyarlarca lira fatura harcamaları tek bir saraydan yapılabiliyor ama mesele vatandaşa geldiği zaman ‘Para yok, bunu kısmam lazım’ diyorsun. Bu çok enteresan bir düzen””

Editör: Murat AYDIN