DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, iftar programında partisinin Ankara İl Teşkilatı ile bir araya geldi. Ardından eşi Zeynep Babacan ile birlikte üç öğrenci evini ziyaret eden Babacan, sahurda öğrencilere yemek hazırladı. Babacan gençlerle Türkiye’nin Avrupa Birliği ve Mısır’la ilişkilerini konuştu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, partisinin Ankara İl Teşkilatı’nın düzenlediği iftar programına katıldıktan sonra eşi Zeynep Babacan ile birlikte Ankara’nın Cebeci semtinde öğrenci evlerini ziyaret etti. Gittikleri öğrenci evinde sahur yapan Ali Babacan ve Zeynep Babacan gençlere yemek hazırladı. 

‘Parlamenter sistemde başarısızlık istisna’

Babacan, gençlerle parlamenter sistemi konuştu: 

“Bütün dünyadaki ülkeleri başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistem diye üçe ayırdık. Farklı kriterlerde sıraladık. Milli gelir, hukukun üstünlüğü, mutluluk endeksi, özgürlük sıralaması gibi… Şunu gördük, en iyi 10 ülkenin 8-9’u parlamenter sistemle yönetiliyor. Parlamenter sistemde başarısızlık, başkanlık sisteminde başarı istisna.”

‘Türkiye ile Mısır anlaşırsa kazan-kazan olur’

Gittiği bir öğrenci evinde deniz hukuku alanında İngiltere’de yüksek lisans yapmak isteyen bir öğrenciyle sohbet eden Babacan, Doğu Akdeniz’deki gelişmelere ilişkin bir soruyu şöyle yanıtladı:

AK Parti Mudanya’da Gençlik Kaan Gürbüz’e emanet AK Parti Mudanya’da Gençlik Kaan Gürbüz’e emanet

“Bir kıta sahanlığı, bir kara suları, bir de münhasır ekonomik bölge var. Üçü de ayrı ayrı önemli. Bizim için en avantajlı olanı, Doğu Akdeniz’deki ülkelerle anlaşmalarla ve karşılıklı rızayla bunu yapabilmek. En önemlisi de Türkiye ile Mısır arasında… Çünkü Türkiye ve Mısır en uzun kıyısı olan iki ülke. Türkiye ile Mısır anlaşıp o münhasır ekonomik bölgeyle ilgili sınırlarını belirlese her iki ülkeye de kazan-kazan sonucunu oluşturacak.”

‘Sisi kaçıyor, bazıları kucaklaşıyor’

“Kilit ülke Mısır. Hükûmetin U dönüşü yapıp Mısır’la arayı bulma gayreti bunun için. Baktılar ki Doğu Akdeniz’de büyük hak kayıpları oluyor, Mısır’la tekrar konuşmaya başlama gayreti var. Ama bunu önceden düşünmek lazım. ‘Zalim Sisi’, ‘Ey Sisi’ diye esip gürleyip şimdi de ‘Dostum Sisi’ demeye çalışıyorlar. O da kaçıyor. Bazıları kaçmıyor, kucaklaşıyor ama Sisi kaçıyor. Durmadan şartlar ileri koşuyorlar. Tavizkâr bir şekilde arayı bulmaya çalışmak zor bir şey. Çünkü arayı bozan Türkiye. Düzeltmeye çalışan da Türkiye. Pozisyon değiştirdiğinizde itibarınız bozuluyor.”

‘Yunanistan, Türkiye’nin AB sürecini destekledi’

Babacan, öğrencilerin Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihine ilişkin sorularını şöyle yanıtladı:

“Yunanistan, çok enteresan bir şekilde Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecini hep desteklemiştir. Ama Kıbrıs Rum Kesimi ayrı. 2004’te AB’ye tam üye olduktan sonra Türkiye-AB ilişkileri zorlaştı. Rumlar Avrupa’dan yanlarına buldukları ülkelerle bize farklı farklı engeller çıkarttılar. Onların da derdi Kıbrıs sorununu kendi lehlerine çözmek.”

‘AB müzakerelerinde ilk sıkıntıyı Fransa çıkarttı’

Avrupa Birliği’yle müzakerelerin Türkiye’deki standartları yükselteceğini söyleyen Babacan, üç yılda 10 faslın müzakereye açıldığını hatırlattı. Avrupa Birliği Başmüzakerecisi olduğu dönemde Türkiye’nin hızlı bir ilerleme kaydettiğini söyleyen Babacan, Fransa’nın sorun çıkarttığını anlattı:

“Hızlı ilerlememiz Fransa’yı korkuttu. Bunlar ‘Türkiye yapamaz, beceremez, yıllarca sürünür’ zannediyordu. ‘Gönüllerini hoş tutalım ama boş tutalım’ yaptılar. Baktılar ki çok hızlı gittik, kapıyı çalacağız, ilk sıkıntıyı Fransa çıkarttı. ‘Şu fasıllarda Türkiye’yle görüşmeyiz’ dedi. Zor bir süreç. Her adımda 27 üyenin mutabakatı gerekiyor. Bir ülke ‘olmaz’ dese yürüyemiyorsunuz. Biz neler çektik o süreçte. 10 faslı müzakereye açacaksın hem teknik hem siyasi seviyede mutabakat oyu gerekiyor. Ama bunun en önemli faydası, hayatın her alanını kuşatan 33 ayrı alanda Türkiye’yi ilerletmiş oluyorsunuz. Kaybettiğimiz hiçbir şey yok. Kazanacağımız çok şey var.”

‘BM Güvenlik Konseyi seçimlerinde lobi şirketlerine 1 kuruş vermedik’

Babacan, dışişleri bakanlığı yaptığı döneme dair şu anekdotu paylaştı:

“2008 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne adaylığımız söz konusuydu. Çok iyi bir seçimle 192 ülkenin 151’inin oyunu aldık. O zaman Türkiye’nin havası yerindeydi, ekonomimiz çok iyiydi. Lobi şirketlerine 1 kuruş para vermedik. Tamamını kendimiz yaptık. Ekonomi bakanlığı yapmış ve devletin parasını tasarruf etmeye çalışmış birisi olarak tamamen kendi arkadaşlarımızı organize ettik. Büyükelçilerimizi bütün dünyaya gönderdik.”

‘Önce özgürlük diyeceğiz’

Babacan, partisinin iftar programında yaptığı konuşmada ise şu ifadeleri kullandı:

“Önce özgürlük diyeceğiz. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü. Sivil toplumun, meslek örgütlerinin rahat çalışabilmesi için gereken ortamı oluşturacağız. ‘Yargı bağımsızdır’ diyeceğiz. Gençlerimize ‘Rahat bir nefes alın korkmayın. İstediğiniz gibi sosyal medyada paylaşımlarınızı yapın. Artık özgürsünüz’ diyeceğiz. Bunlar ilk 90 dakika... Tamamen bir duruş meselesi. Duruşunuz baskıdan, susturmadan, sindirmeden yana mı yoksa temel haklardan, özgürlükten demokrasiden hukuktan adaletten yana mı? Duruşunuzu sapasağlam ortaya koyun. Hukuk, adalet, özgürlük, temel haklar, demokrasi deyin gerisinden korkmayın. DEVA kadroları olarak bunu hep beraber gerçekleştireceğiz.”

Editör: TE Bilişim