EKONOMİ

İhracatçılardan 2022 için yapısal reform çağrısı 

Merkez Bankası'nın 16 Aralık 2021 tarihli faiz indirimi kararı sonrası dolar 15,15 seviyesinden 15,66'ya kadar tırmanırken euro ise 17,15'ten 17,60'lara çıktı. 2021’in başında 7,45 seviyelerinde olan dolar yüzde 104 arttı.

Merkez Bankası'nın 16 Aralık 2021 tarihli faiz indirimi kararı sonrası dolar 15,15 seviyesinden 15,66'ya kadar tırmanırken euro ise 17,15'ten 17,60'lara çıktı. 2021’in başında 7,45 seviyelerinde olan dolar yüzde 104 arttı.

2021 yılının ekonomik değerlendirmesi ve 2022 yılına dair beklentiler, Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği (EDDMİB) tarafından düzenlenen "EİB Ekonomik Değerlendirme Toplantısı" başlıklı online panelde tartışıldı.

Dünya Gazetesi Üst Yöneticisi Hakan Güldağ’ın moderasyonunu yaptığı webinarda; konuşmacı olarak Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ertan, Prof. Dr. Işın Çelebi, Dr. Mahfi Eğilmez ve Dr. İbrahim Turhan yer aldı.  

Türkiye’nin cari açığının kapanmasında en önemli faktörlerden birinin ihracat olduğunu vurgulayan Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ertan, “Ağustos ayından beri cari fazla vermemizin temel sebebi pandemi sürecinde yaşanan durgunluğun ardından küresel düzeyde artan talebe hızlı cevap vererek, yeni pazarlar bularak yakaladığımız rekor satışlar. Ancak şu anda kurun çok fazla dalgalanması bizi tedirgin ediyor. 2 ay öncesine göre belirsizlik artmış durumda. Öngörülebilirlik ihracatçı için çok önemli. İhracatçılarımız krediye ulaşamaz noktaya geldi. Kurun istikrara kavuşması da önemli, önümüzü net görebilmeliyiz. Türkiye’de ekonomik ve sosyal istikrara ihtiyaç var. İthalatın finansmanında soru işaretleri başladı. Yurtdışına yönelik güven tesisinin sağlanması gerekiyor.” dedi.

Ertan: 2021 yılını 2,2 milyar dolarlık ihracat rakamıyla tamamlayacağımızı umuyorum

Yalçın Ertan, “EİB’ye üye aktif ihracatçı sayımız 7858 ve EDDMİB’e üye aktif ihracatçı sayımız 1729. 2019 ihracatımız 1 milyar 450 milyon dolar, 2020 yılı ihracatımız 1 milyar 361 milyon dolar, 2021 yılı Kasım ayı sonu itibariyle 2 milyar 13 milyon dolardır. 2021 yılının tamamında 2,2 milyar dolarlık ihracat rakamıyla tamamlayacağımızı umuyorum. EİB olarak yıl sonu ihracatımızın 16,2 milyar dolar olacağını bekliyoruz. Ülkemiz hammadde ve enerji kaynakları açısından zengin olmayan bir ülke. Kömür, cevher, hurda ve doğalgaz gibi ana girdilerde kısıtlı olanaklara sahibiz. Bu sebeple üretim ve ihracatımızın büyük bölümü ithalata dayalı olarak gerçekleştiriyoruz. Artan ihracatla doğru orantılı ithalatta artıyor. İthalatın ihracatın içindeki payını nasıl azaltabiliriz hususunda çalışmamız gerekiyor.” dedi.  

Ülkemizde bir emisyon ticaret sistemi oluşturulmalı

Kurlardaki oynaklık ve hammadde fiyatlarındaki değişimlerin ihracatçıların önünü görmesini zorlaştıran faktörler arasında olduğuna değinen Ertan, “Diğer yandan AB ve ABD başta olmak üzere bazı ülkeler tarafından uygulanan koruma önlemleri, lojistikteki süregelen sıkıntılar, Avrupa Birliği tarafından Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde başlatılacak olan sınırda karbon vergisi birkaç yıldır önümüze hedefe giden yolda aşmamız gereken engeller olarak çıkıyor. Bu girişimlerden en fazla etkilenen sektörlerin başında da demir çelik sektörümüz geliyor. Dünya genelinde karbon salımını azaltma çabaları firmaları daha kaliteli ancak daha maliyetli hammadde ve yarı mamul kullanmaya ve ileri teknolojik yatırımlar yapmaya yöneltiyor.” diye konuştu.

Ertan, ihracatçı firmalara ilave karbon vergisi oluşturmaması için ülkemizde bir emisyon ticaret sistemi oluşturulması gerekliliğinin altını çizdi.

“Birlik olarak biz de üye firmalarımızın bilinçlendirilmesi ve temiz üretim yolunda eksiklerini giderebilmek amacıyla Ticaret Bakanlığı destekli URGE projesine başvurumuzu yaptık. Diğer yandan dünya genelinde yeni trend kavram olan “temiz çelik”i Türk firmalarına benimsetmek adına Responsible Steel girişimine üye olduk. Ege İhracatçı Birlikleri olarak sektörel gelişmeler hakkında bilgi aktarmaya, sıkıntılara çare bulmaya çalışıyoruz.”

Eğilmez: Dünyada enflasyon kontrolden çıktı

Dr. Mahfi Eğilmez, küresel ekonomiye dair değerlendirmelerde bulundu ve 2022’ye dair öngörülerini paylaştı.

“ABD ve AB enflasyon sarmalına girdi. ABD’de yıllık enflasyon yüzde 7’yi zorlamaya başladı. AB’de yüzde 4’leri geçti. 5’lere doğru hızla ilerliyoruz. ABD ve Avrupa parasal sıkılaştırmaya başladı tahvil alımını düşürüyor. Faiz artırımı var, hem de öne çekiyor. İhracatımızı en fazla gerçekleştirdiğimiz yerler bu durumda. Çin’de enflasyon yok ama büyüme düşük. Çin için alışılmamış bir durum. Türkiye ise faizleri düşürüyor, kuru yükseltiyor. Amaç ise ihracatı artırıp ithalatı düşürüp cari açığı düşürmek içerde üretimi teşvik etmek, enflasyonu düşürmek. Bu çok işleyecek bir model değil. Birdenbire üretim yerlileşmiyor. Bir devletin programı orta vadeli programda açıklanır. Üç ay önce açıklanan orta vadeli programda da böyle bir model yoktu. Çin’e benzeme gibi model de açıklanmadı. İhracat artıyor ama dış ticaret hadleri yüzde 74’lere düştü. 100’ün altındaysa daha çok malı daha ucuza, daha az malı daha pahalıya alıyorsunuz demektir. Verimliliğimiz geriliyor. Kurla ihracatı destekliyor gibi gözüküyoruz ama desteklemiyoruz. Malı ucuzlatıyoruz. Sıkıntılı bir dönem bizi bekliyor 2022’de.”

Türkiye’ye o yıl 22 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye aktı

Eğilmez, “FED’in ne karar vereceğini biliyoruz. Ancak Merkez Bankası’nın ne karar vereceğini bilemiyoruz. Dünyada sürpriz yapmaması gereken tek kurum Merkez Bankası’dır. Merkez Bankası rasyonel beklenti yaratabilmek için açık olmalıdır. Avrupa Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası ya da gelişmekte olan ülkeler de her şey öngörülebilir. Bizde müthiş bir belirsizlik ortamı var. Bunu ortadan kaldırmamız gerekiyor. Türkiye güçlü ekonomiye geçiş programı ile 2001 krizi sonrası 2010’a kadar belirsizliği ortadan kaldırdı, beklentileri düzeltti. Bankacılık reformu, kamu maliyesinde disiplin sağlayacağı reformlar yaptı, bütçe açıklarını düşürdü, kamu borçlanması azaldı. En önemlisi AB ile tam üyelik müzakeresine başladı. Türkiye’ye o yıl 22 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye aktı. Bu Türkiye’nin 1923’den 2006’ya kadar çektiği o tarihe kadar yabancı sermaye tutarının iki katıydı. 2001 krizinden sonra dolarizasyon Türkiye’de yüzde 57’ydi bu düzenlemelerden sonra 2010’da yüzde 29’a indi bugün yüzde 64’deyiz yüzde 65’e doğru gidiyoruz. Şu anki durumda yabancı yatırımcı Türkiye’yi düşünmez ve gelmez. Dünyada emtia fiyatları düşmez, yukarı doğru çıkabilir. Enflasyon bu durumu etkiliyor. Asıl stokçuluğu yapan tüketiciler.” diye konuştu.

Çelebi: Yepyeni bir anlayış ve yeni bir ekonomik modele ihtiyaç var

Prof. Dr. Işın Çelebi, global bir enflasyon krizi yaşanacağını, enerji girdilerinde astronomik artışlar ve tedarikte ciddi kırılmaların ve aksamaların olduğuna dikkat çekti.

“Dünya bir değişimin içinde. Türkiye de bundan etkileniyor. Ülkemizde ciddi bir güven bunalımı var. Kuru istikrara kavuşturacak bir çalışmaya, projeye ve programa ihtiyaç var. Aşırı kur dalgalanmasının olduğu ülkede yabancı yatırımcı yatırım yapmaz. Piyasada istikrar yok, öngörülebilirlik yok. 1 Ocak 2021’den düne kadar olan dolardaki devalüasyon yüzde 95’in üzerine çıktı. Son bir ayda olan devalüasyon yüzde 47’nin üzerinde. Bu kuru istikrara kavuşturmadan ekonomiyi yönetmek mümkün değil. Dün aldığınız teklifle bugün aldığınız teklifi kur değişikliği etkiliyor. Kur bütün sanayiciyi etkiliyor. Kurun stabil hale gelmesi gerekiyor. Yepyeni bir anlayış ve yeni bir ekonomik modele ihtiyaç var.”   

Lehinize faktörleri ve şartları minimize edin

Işın Çelebi, “Sanayiciler lehine olan, kaynak yaratacak rahat oldukları alanları faktörleri/şartları minimize etmeli. Kriz yönetiminin en temel kuralı bu. Kurda da böyle yapılmalı. Kendi sektörleri ve üretim yaptıkları alanlarda kurun esnekliğine bakıp en olumsuz şartlara göre kurun değerini hesap etmeliler. Teknoloji ihracatının gelişmesi gerekiyor. Katma değerli ihracat yüzde 15 olması gerekirken yüzde 3’ten 2’ye düştü. Bunu artırmanın yolu AB projelerini uygulamaktan geçiyor. Türkiye’nin modeli AB’nin yoludur. AB normlarına uygun şartların yerine getirilmesi gerekiyor. İhracatçılarımız ticari bankalar ve Türk Eximbank’tan kredi bulmakta zorlanmaya başladı. Eximbank’ın 500 milyon dolar sermayesi var. Krizi yönetirken ihracatın ithalatı karşılama oranını birebir hale getirmemiz lazım ki ithalattan kaynaklanacak enflasyonist baskılar ve fiyat artışları kompanse edilebilsin.” dedi.  

Eximbank’ın sermayesi 5 milyar dolara çıkarılmalı

Türkiye’nin 260 milyar dolar ithalat, 225 milyar dolar ihracatı olduğuna değinen Işın Çelebi, “Bu durumda ihracatımızı 35 milyar dolar artırmamız lazım. O zaman Eximbank’ın sermaye yapısını 5 milyar dolara çıkarmak lazım. Herkes kredisini alıp ona göre programını yapmalı. Eximbank bir ticari banka gibi çalışıyor, ihracat bankası gibi çalışmıyor şu anda. Bizim çözüm üretmemiz lazım. Türkiye AB normlarını benimsemeli ve AB tam üyeliği yolunda engelleri aşarak devam etmeli. Komşularıyla ilişkilerini düzeltmeli. Dış politikadan AB üyeliğine kadar bu çözümleri bunun içine koymalıyız.” diye konuştu.

Turhan: Bütün paydaşlar bir araya gelip reform maddeleri oluşturmalı

Türkiye’nin finansal bir kriz yaşamadığını, bu durumun temel bir ekonomik dengesizlikten kaynaklanmadığını anlatan Dr. İbrahim Turhan, yapısal dönüşüm için 10’uncu kalkınma planını örnek gösterdi.

“Bürokrasi, siyasi irade, STK’lar kısacası bütün paydaşlar bir araya gelip reform maddeleri oluşturmalı. 5 yıl-10 yıllık bir vadenin planlanması gerek. Türkiye’nin üretim yapısıyla ilgili bir analiz yapılmalı. Karşılaştırıldığımız ülkelerle tarih, kültür, siyasal rejim, yapı, ölçek, üretimin örgütlenme biçimi hiçbir şekilde aynı değil. Üç kritik alanımızdan ilki; para politikası ve bunun sonucu olan çok yüksek enflasyon ve kaçınılmaz olarak kredi genişlemesi. Kurdaki artış dolarizasyonun yüksek olduğu dönemde önümüzdeki 6-9 ay içinde yüzde 30 enflasyona geçiş eğilimindedir. Son çeyrekte yüzde 60’a yakın kur şoku yaşandığına göre önümüzdeki 6 ay içerisinde 18-20 puan enflasyona katkı olacak.”

Önümüzdeki 6 ayda yüzde 40’ın üzerinde enflasyon ile karşılaşabiliriz

Turhan, “İkinci alanımız ise kamu maliyesi. Çünkü kamunun borçları ya döviz ya da dövize endeksli. Stokta artış oldu. Stok ayrı ama stokun çevrilebilmesi için katlanılacak maliyetinde 2022’de artacağı kesin. Cari harcamalarında da kamunun enflasyon ve ücret artışları sebebiyle etki olacak. Önümüzdeki dönemde durum kötüleşmezse 6 ayda yüzde 40’ın üzerinde enflasyon ile karşılaşabiliriz. Asgari ücretin uygun bir düzeye çekilmesi, iş verenin üzerindeki yüklerin kaldırılması doğruydu. Ancak bütçe yansıması olacak. Ekonomiyi etkileyecek üçüncü alan ise küresel gelişmeler. Dünyada para politikaları sıkılaşıyor. Bu gelişmekte olan ülkelerde başladı, gelişmiş ekonomilere sirayet ediyor.” diye konuştu.

Bilimin gösterdiği akılla çözümler bulunmalı

Türkiye’nin bütün koşulları göz önünde bulundurarak bir hazırlık yapmak zorunda olduğuna değinen Turhan, enflasyon kur sarmalından çıkmanın çok kolay olmadığına değindi.

“Türkiye’nin kur krizi böyle devam ederse finansal ve ekonomik krize dönüşebilir. Bunun çözümü ekonomik değil, yönetimle ilgili. Bilimin gösterdiği akılla çözümlerin yapılması gerekiyor, anlık tepkilerle değil, stratejik planlama bakış açısıyla yapılması gerek. Şu an sermayeyi korumak daha önemli. Şokların asıl etkileri Mart-Nisan ve Mayıs aylarında daha belirgin hale gelecek. Şimdiden hazırlık yapılmalı.”

Yıldırım: Orta vadeli program yürürlüğe girmeden anlamını yitirdi

Toplantıda söz alan Türk Eximbank Geçmiş Dönem Genel Müdürü ve Ege İhracatçı Birlikleri Mali Danışmanı Adnan Yıldırım ise kalkınma planının rafta olduğunu orta vadeli programın ise yürürlüğe girmeden anlamını yitirdiğini söyleyerek, “Kur artışının en büyük mağduru hazine. Hazinenin döviz borcu 2,2 trilyon TL karşılığına geldi.” dedi.

{ "vars": { "account": "G-LN5QQW233W" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }